Bu yazı, şehir içi trafiğinde ve günlük ulaşımlarında motor kullanan sürücülere yönelik hazırlanmıştır.
Bir süre geçip, kullanmaya alıştıktan sonra, evden bakkala bile yürüyerek gitmeye üşenip, ayağımızdan hiç çıkartmadığımız terlik gibi bir aksesuar haline dönüşen motosikletin; İstanbul’da ve diğer bütün büyük şehirlerde trafiği hala en kolay rahatlatabilecek unsur olduğunu düşünüyoruz.
Motor kullanımının yaygınlaşması; sadece kuryelerin değil amatörlerin de evden-işe/işten-eve ulaşımlarında motosikleti tercih etmesini sağlamak amacıyla bir rehber hazırladık.
Hepimizin malumu motor kullanmak araba kullanmaktan farklıdır. Başlangıç seviyesinde soranlara, daha önceden bisiklet kullanmadıysa ve trafikte araba ile tecrübesizse, şehir içinde motora binmesini tavsiye etmiyoruz!
Motora hakim olmak ve motor üstünde yapılabilecek veya yapılamayacakları anlamanın en güvenli yolu, ehliyet aldıktan sonra, trafiğin olmadığı bir arazide kros motorla pratik yapmaktır. Bu amaca yönelik kurs ve eğitimler sürücünün motor hakimiyetini arttırır, sürüş tekniğini geliştirir. Tecrübeli bir ekipten alınacak eğitim sayesinde sürücü, birçok nahoş olayı ve kazayı kendi tecrübe etmesine gerek kalmadan atlatabilir.
Ancak trafikte motor kullanmanın “yazılmamış” kuralları tamamen farklıdır.
MOTOR SÜRÜCÜSÜ
Motosiklet sürücüsü bir trafik analistidir.
Motora biner binmez hepimiz etrafımızı, yol durumunu, hava şartlarını ve trafikteki diğer araçlar ile onların sürücülerini analiz etmeye başlarız.
Bu analiz, en başta kendi motorumuzun sesini dinlemekle başlar.
Daha sonra çevreyi yani asfaltın ıslaklığını, yoldaki çukurları, yağış durumunu, trafiğin akışını, diğer araçları ve sürücülerini gözlemleriz. Ancak en önemli ve belki de en zor olanı, motor sürücüsünün kendisini değerlendirmesidir.
KENDİ MOTORUMUZ
Bu yazıda şehir içi trafiği ile ilgili motosikletleri ve teknikleri konuşacağız. Şehir trafiğinde bizim en çok tavsiye ettiğimiz araç scooter’dır. Yaklaşık 100 ile 250 cc arasında değişen büyüklükte motor hacimleri, şehir içi trafiği için idealdir. Bundan daha büyük motor kullanımı, sıkışık şehir trafiği için anlamlı değildir.
Arazide, uzun yolda veya yarış pistlerinden tamamen farklı olarak, şehir içinde ve sıkışık trafikte motor kullanımı söz konusu olduğunda, bir scooter motor seyrinin tüm ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılar.
Scooter motorların genelde vitessiz yani otomatik olmaları, özellikle yeni başlayanlar için büyük kolaylık sağlar, diğer motorlara göre daha fazla taşıma kapasitesi olan motorlardır, yan çantalara gerek duymazlar, aks aralığının az olması motorun dengesini arttırır. Motorun küçük olması sayesinde daha kolay park yeri bulmak mümkündür. Aynı şekilde küçük hacimli motorları sayesinde yakıt tüketimi de daha azdır.
Scooter’ların ön aralığı sayesinde kaza anında diğer tip motorlardan farklı olarak, ayak ve bacağın motorun altında kalması olasılığı daha zayıftır. Bu özellik, yağmur ve ıslak zeminde pantolon paçalarının ıslanmasına da engel olur.
Motora hakimiyet, çukur ve yol düzensizliklerinden en az etkilenme ve manevra açısından en önemli unsurlardan birisi tekerlek büyüklüğüdür. Gerçekten de tecrübeli motorcuların ve sürüş tekniği uzmanlarının çoğu scooter’ları küçük çaplı tekerlekleri sebebiyle tehlikeli bulmaktadır.
MOTOR KULLANIMI
Sık sık sinyali kapatma pratiği. Arabalardan farklı olarak sinyaller genelde motorlarda açık kalır. Sinyal sesinin trafik gürültüsünden duyulmaması, sinyalin otomatik kapanmaması ve arabadakinden çok daha az olarak konsol kontrolü yapılmasını bunun sebepleri olarak sayabiliriz. Dolayısıyla daha önce açıp kapattığımızı düşünmeksizin, sık sık sinyali kapama antrenmanı yapmak yararlıdır.
Motor kullanırken ön frene çok ve ani basmak durumunda, dengenin kaybedileceği ve düşme veya yatırma ile sonuçlanacağına dair yaygın bir inanış vardır. Bu sebeple yeni başlayanlara sadece arka frene basmaları öğütlenir. Bu şekilde alışkanlık haline geldiğinde yerleşip, bir daha düzeltmesi zorlaşacak bir uygulama olduğu için biz her iki frenin de dengeli olarak kullanılması gerektiğini düşünüyoruz.
Motoru durduran ön frendir.
Ancak çok ani olarak kullanıldığında, ön tekerlek açısı özellikle düz olmadığında düşmeye veya kaymaya sebep olabilir. Düşme başlarken ön freni bırakmanın, dengeyi tekrar sağlamak için ilk şart olduğunu unutmamak gerekir.
Aynı şekilde banket, çukur veya yol üzerindeki düzensizliklere girerken ön fren sıkılıyorsa bırakmak, sadece arka frenle girmek gerekebilir.
SÜRÜŞ TEKNİKLERİ
Görünür olun!
Bir motosiklet ile çarpışmış diğer araç sürücülerin tamamı, motoru görmediklerini veya fark etmediklerini ifade ederler. Bu yüzden araçların aynaları ile diğer sürücü ile göz teması sağlayın. Bunu yapmayan/yapamadığınız sürücülerden mümkün mertebe uzak seyredin. Kör noktalarda uzun süre seyretmeyin, gerekirse korna ile uyarın!
Göz teması sağladığınız kişiyle (sürücü veya yaya) başınızla işaret vererek temas kurun.
Kendi etrafınıza bir “güvenlik çemberi” oluşturun.
Akan trafikte, tehlikeli hareketler yapan sürücülerden uzak durun, gerekirse araya trafiğin akışını benimsemiş, araç sürüşü güvenli olan bir veya birkaç araç girmesine izin verin. Eğer hiç yapamıyorsanız, bekleyin iyice uzaklaşsın, gerekirse sağa çekip oyalanın!
Öndeki aracı sağ veya sol lastiği hizasında takip edin.
Öndeki arabayı takip ederken tam ortada olunursa, iki teker arasından çıkan bir taş, çukur veya cisim dengenizi bozar; ani fren durumunda kaçacak koridorunuzu daraltır, sizi daha az görünür yapar, arkadan gelen tehlikelerden kaçmanızı zorlaştırır.
İki araç arasından ara koridora çıkarken, öne değil arka tarafa-bakınız! Aynı koridoru kullanarak gelen bir motorcuya çarpmak işten değildir.
Gerçi arkadan gelen motorcu da -eğer yeteri kadar tecrübeliyse- aynı sizin yaptığınız gibi şartları sonuna kadar değerlendiriyor olacak ve araba arasından çıkıyorsanız zaten sizi önceden fark edecektir. Ancak otobüs, minibüs gibi büyük araç arasından çıkıyorsanız kornaya basarak ve kollayarak ara koridora girmeyi ihmal etmeyin.
Ara koridor veya emniyet şeridi kullanıyorsanız, birkaç motor arka arkaya seyretmek güvenli olur. Önünüzde eğer bir motor daha varsa, onu geçmeye çalışmayın. Bırakın önden gidip yolu o açsın!
Çok rüzgarlı havalarda Boğaz Köprülerinde veya yüksek viyadüklerde otobüs veya minibüs gibi büyük araçların rüzgaraltında kalın ve köprüyü geçerken de aynı araçla aynı hızda seyredin. Benzer şekilde çevre yollarında seyreden kamyon veya TIR’ların hemen arkalarında oluşacak rüzgar kanalı da aynı etkiyi yaratır.
Mümkün mertebe TEM ve Fatih Sultan Mehmet köprüsünü kullanmayın.
Rüzgarlı havalarda, dengeyi sağlamak için belli bir hızın altında seyretmeyin.
Trafikte, herhangi bir sebeple geri geri gelen aracın sizi göreceğini ve fark edeceğini düşünmeyin. Mümkünse kaçın, yoksa korna ile uyarın.
DİĞER ARAÇLAR
Etrafınızdaki araçları ve sürücülerini devamlı değerlendirin.
Araçların markası, rengi ve hatta plakası bile sürücü ve sürüş tarzı hakkında fikir verir. Üstü açık spor araba sürücüsü ile makam arabasının şoförü arasında teknik düzeyde sürüş ve davranış farkları olması gayet doğaldır.
En tehlikeli araç grupları sırasıyla müşterisiz veya müşterili taksiler, minibüsler, Fiat Doblo muadili küçük ticari araçlar ve diğer motor kuryelerdir. Tamamı profesyonel olan bu grup, çoğu kez meslek sebebiyle tehlike sınırlarında araç sürmek eğilimindedir. Bu bir süre sonra alışkanlık halini alır. Bahsi geçen araçların tatil günleri, bayramlar veya Pazar günlerinde dahi aynı tehlikeli davranışları sergilemelerinin sebebi budur.
Taksilerin müşterisinin olması, hatta müşterisinin cinsiyeti ve keza ön veya arka koltukta oturuyor olması dahi sürüş tarzı hakkında ipuçları barındırabilir. Ön koltuğa oturmuş birisinin muhtemeldir ki arka koltuğa oturanlardan daha çok acelesi vardır. “Şoför bey lütfen biraz yavaş!” diye sürücüyü uyaracak yaşlı teyze taksinin ön koltuğuna genellikle oturmaz!
Trafiğin genel ritminden farklı olarak araba kullanan sürücülere özellikle dikkat etmek gerekir.
Bunların başında yol arayanlar (plakası şehir plakasından farklı olanlar), büyük boy jip kullanan kadın sürücüler-ki genelde cep telefonu kullanma alışkanlıkları vardır-, çok yaşlılar, polisler, spor araba kullanan gençler ve valeler gelir. Özellikle bu son üç grup trafikte yapabilecekleri hemen hiç kestirilemeyen araç sürücüleridir…
Burada yaptığımız genellemelerin de istisnaları olduğunu unutmayınız.
Seyir halindeki arabanın kapısı genellikle açılmaz ama yeni duran/durmakta olan arabanın kapısı açılıp, her an içinden birisi inebilir.
Trafikte, motor sürücüsü için tehlike oluşturan bir diğer unsur, düzgün yerleştirilmemiş yük taşıyan kamyon veya kamyonetlerdir. Bu tip araçları fark ederek, hemen arkasından ve özellikle de yakın seyredilmemesi gereklidir. Çevreyolunda bu tip araçlar ve yaratacağı kazalardan uzak olmanın en iyi yolu, önlerinde seyretmektir!
Körüklü otobüs, metrobüs veya çift kasalı TIR’larda en arka kasanın sağa ve sola doğru salınımı, ön tarafa kıyasla çok fazladır.
YAYALAR
Normal yayalar, boy itibarıyla normal arabalardan uzun oldukları için araç arkasından çıkarken rahatlıkla fark edilirler. Çocuklar, siyah camlı araçlar veya kamyon-kamyonet-minibüs/otobüs gibi yüksek kasa araçlar bunun istisnalarıdır. Bu tür durumlarda aracın arkasından birisinin çıkacağı düşünülmeli, önlem alınmalıdır (hız kesilmesi ve korna ile uyarı gibi)
Aradan çıkan yaya, hele de gidiş-geliş bir yoldaysa, orta aradan devam eden motosikletin tarafına bakmaz, gözüyle diğer yönden gelen araçları kollar. Eğer büyük bir aracın arkasından çıkıyorsa maksimum dikkat etmek gerekir.
Genellikle otobüsler duraklarda yolcu indirir. Giden otobüsten kışları inen olmaz, kapılar kapalıdır. Ancak yazları özellikle ön kapı açık seyredildiği için atlayan yolcular olabilir.
Kaldırımda yürüyen yayaların, hele de arkası size dönük ilerliyorlarsa, kaldırımdaki yaya yoğunluğundan veya bir başka sebeple aniden yola inmesi Türkiye’de gayet olasıdır.
Çocukların oyun oynadığı alanlardan veya okullara yakın geçerken, özellikle dikkat edilmelidir. Bir çocukla çarpışmak, motorcunun başına gelebilecek en KÖTÜ olaydır!
Çocuklardan daha pervasız tek bir canlı vardır, onlar da kedilerdir. Ani olarak yola çıkma eğilimi olan bu hayvanlar, motor sürücüsünü bazen direkt olarak bazen de yandaki veya öndeki aracın ani refleks hareketi sebebiyle endirekt olarak tehdit ederler.
Şehrin bazı yerlerinde veya şehir dışında, köy ve çiftlik arazilerinde daha sıklıkla karşılaşılan sokak veya bekçi köpekleri motorları kovalamayı çok severler. Ön veya arka tekerleğe doğru havlayarak, motora direkt bir hamle genellikle yapmazlar, kazaların çoğu panikleyen sürücülerden kaynaklanır. Sakin olarak sürmeye devam edin, köpeği uzaklaştırmaya çalışmayın, kendisi için oluşturduğu alan sınırından çıkınca sizin peşinizi bırakacaktır.
YOL ve YOL ŞARTLARI
Yol ve zemin şartları motor kullanımında en önemli kriterleri oluşturur. En kaygan zeminler sırasıyla, buz, mazot ve yağ, kar, çamur, kum, yapraklar ve ıslak zemindir. Özellikle yeni yağmış yağmur, tozları toplayarak çamur oluşturur, altı sert zeminde ciddi kaymalara sebep olur. Mazgallar bu açıdan tehlikelidir.
Bu tip kaygan zeminlerde motoru hiç yatırmadan ve frensiz kullanmak gerekir! Yavaşlamanın yolu fren değil, zamanında gaz kesmek ve hızlı seyretmemektir. Benzer şekilde yol üzerindeki büyük naylon veya kağıtlar yatmış motorun dengesini bozabilir, fren yapılırsa kaymaya ve düşmeye sebep olabilir.
Tren rayına, dar açı ile girmek ön tekerleğin dengesini bozar. Eğer üzerinden geçilmesi gerekiyorsa, uzun aksına mümkün olduğu kadar dik bir manevrayla (>30-40°) geçmek gerekir. Motor ön tekerleğinin büyük olması önemli avantajdır.
Benzer şekilde ağır vasıta geçmesi sebebiyle güneşten ve sıcaktan şekli bozulmuş asfalt, kaldırım kenarlarındaki su kanalları, derin mazgallar ve tamir sebebiyle ilk katı kaldırılmış asfalt yol aynı potansiyel tehlikelere sahiptir. Gereğinden fazla çekilmiş şerit zeminden yukarda kalarak benzer tehlikelere yol açar.
Motor sürücüsü için en tehlikeli kavşaklar, sıkışık trafikte araçların dip dibe seyrettiği yerler değildir.
Işık ne yanarsa yansın, trafiğin rahat olduğu, hatta yolun tamamen boş olduğu kavşaklar çok daha tedirgin edicidir.
Trafik ışıklarındaki motor kazaları özellikle, ışık yeni yandığında veya söndüğünde ortaya çıkar. Bu aşamada sadece ışığı değil yolun durumunu takip etmek, yanlış ışıkta kavşağa giren bir aracı veya yola atlayan bir yayayı tespit etmek kazadan kaçmanın ilk şartıdır!
Kalkmış bariyerlerin altından geçerken, her an inmeye başlayacağını ve ışık sensörü algılayıp devreye girene kadar sürücüye çarpabileceği ve kazaya sebebiyet vereceği akılda tutulmalıdır.
MEVSİMLER
Yazın trafikteki diğer sürücülerin yaklaşımı kış şartlarından farklı olabilir.
Normalde soğuk havalarda camları kapalı olarak seyreden taksiciler, yazın kendi taraflarındaki camdan ellerini çıkartabilir, sigaralarını atabilir ya da dışarı tükürebilirler.
Kışın ise genelde bu işleri kendi kapılarını açarak yaparlar. Seyir anında olması ve hatta müşterisi olması taksicinin kapısını açıp, kül tablasını yere boşaltmasına engel olacak bir durum değildir.
Şiddetli yağmurlarda çok kısa süreliğine kullanılıyor olsa bile, motor üzerinde “sucuk gibi” olmak kaçınılmazdır. Daha çok mevsim geçişlerinde-bahar aylarında-görülen bu tip yağışlar kısa sürdüklerinden dolayı, gerekirse bir saçak altına çekip, kısa bir mola vermek uygun olur.
Yaz döneminde genellikle yağmur daha azdır, ancak yollar tam olarak kuru olmayabilir. Özellikle çevre yollarında yapılan yanlış sulama sebebiyle, yol kenarında oluşan su birikintileri veya ıslak zemin büyük tehlike yaratabilir.
TRAFİĞİN RİTMİ
Trafiğin ritmini yakalayın. Herhangi bir yerde, trafik ritminin altında veya üstünde kullanmak, belli tehlikeleri beraberinde getirir. Ya ritminizi değiştirin ya da yolunuzu!
Eğer yolda alışılagelmiş normal ritimden farklı bir durum söz konusuysa, örneğin kaza, tamirat veya devlet erkanının geçmesi gibi bir sebeple tıkanmış bir yoldaysanız etraf sürücülerde çok ciddi bir stres biriktiğini gözlemleyebilirsiniz. Bu tip ortamlar kaza için en uygun şartları oluşturur.
Seyir halindeyseniz çok dikkatli ve yavaş seyretmeniz, eğer durup bekliyorsanız uygun bir arabanın ve şoförünün yanında beklemeniz en uygunudur.
Trafiğin veya etraf araçların ritminden yavaş hareket ediyorsanız, kendiniz çok güvenle seyretseniz dahi tehlikeden tam olarak uzak olmayabilirsiniz. Arkadan hızla gelip çarpan bir aracın yaratacağı sorunlar, sizin arkadan çarpacağınız bir kazaya kıyasla çok daha fazla olabilir.
Tecrübeli motorcular bu sebeple, inisiyatifi kendi ellerinde tutmak amacıyla, motorlarını trafik ritminin bir “çimdik” üstünde kullanırlar.
ALGI
Motor sürerken algının maksimum açık olmasının sağlanması gerekir. Herhangi bir başka konuyu derinlemesine düşünürken veya uyuklarken araba kullanmak belki mümkün olabilir. Ancak motor sürerken böyle bir süreç, anında kaza ile sonuçlanır.
Etraftaki her şeyi gözlemlemek, seslere kulak vermek (korna, siren veya diğer arabaların motor gürültüleri) hatta koklamak (yola dökülmüş mazot, vb) potansiyel tehlikeleri erken fark etmek için yararlıdır ancak tek başına yeterli olmayabilir.
Tecrübeli motor sürücülerine sorulursa, birçoğu bilimsel olarak açıklayamasa bile, bir tehlikenin varlığı veya kazanın olacağını hemen öncesinde “hissettiklerini” söyleyecektir. Genelden farklı bir durum, ritim veya çok ufak bir işareti fark etmeden önce “hissetmek” kazanın oluşumuna engel olacak o en değerli ilk saniyeleri kazandırır!
SOĞUKKANLILIK ve UMURSAMAZLIK
Motosiklet sürücüsü haklı değil mutlu olmak peşindedir.
Başınıza gelecek nahoş olaylarda her zaman haksız olduğunuzu düşünün!
Bu gibi durumlarda diğer sürücülerle hak-hukuk tartışması yapmak yerine, önceden o durumu öngörüp, uzak durmanın yolunu aramak daha doğrudur.
Trafikte araç kullanan sürücülerin, hangi derece eğitim almış olmaları veya toplumda ne kadar saygın bir statüde yer almış olmalarına bakılmaksızın, rahatlıkla birer canavara dönüşmelerinin sebebi aslında çok basittir. Biz bu durumu teritoryal bir mesele olarak değerlendiriyoruz. Alan daralması yaşayan herkes sıkışık trafikte etrafındaki araçları ve sürücülerini, bilinç altında kendi alanını tehdit eden unsurlar olarak görür.
Hâlbuki motosiklet sürücüsünün böyle bir alan daralması yoktur. Günümüzde İstanbul trafiği için, hala en özgür transport modeli kesinlikle motosiklettir.
Motosiklet sürücüsünün, etrafındaki trafikteki bireyler ile kişisel bir çekişme içerisinde olması kadar gereksiz, yersiz ve bazen tehlikeli bir durum yoktur.
İnsanoğlunun elindeki en ölümcül silah, araba direksiyonudur!
GÜZERGAH SEÇİMİ ve ZAMANLAMA
Yeni başlayanlara en basit olarak her gün aynı yoldan ve aynı saatte seyretmelerini önermek ile o yolun kendine has trafik ışıkları, çukurları, yaya geçitlerini ve o güzergahta araç kullananların genel portföyünü ezberlemeleri amaçlanmaktadır. Bilinmeyen bir yerde yol aramak sadece coğrafi olarak zor değil ama aynı zamanda etraf sürücülerin tamamen farklı bir ritimde araç kullanmaları sebebiyle potansiyel olarak da tehlikelidir.
Bazı dönemlerde trafik dayanılmayacak boyutlara varır. Bunların çoğunu önceden tespit etmek kolaydır. Büyük gökdelen ve iş yerlerinin çıkış saati, iftar vaktinin hemen öncesi, maç dağılması, Cuma akşamları iş çıkış saati, uzun bayram tatillerinin hemen öncesindeki periyotlarda trafik sadece miktar olarak artmaz, aynı zamanda araç sürücülerinin çok sabırsız, stresli hatta kavgacı olabilecekleri bir dönemdir. Bu tür trafiklerden mümkün mertebe kaçınmak, eğer içine düşüldüyse maksimum dikkatli ve sabırlı olmak hayatidir.
Aynı şekilde, bir yerden bir yere gitmek için, bu sıkışık zamanların hemen öncesi veya sonrasını seçmek-örn. İftardan sonra veya derbi maç sırasında- trafiğe takılmamanın en bariz şartıdır.
Hangi yoldan gidileceğinin seçiminde bir diğer önemli husus, özellikle meyhane ve bar gibi alkollü mekanların bol olduğu yerleşimlerden uzak durulmasıdır. Bazı gecelerde daha fazla olmak kaydıyla Ortaköy, Taksim, Kadıköy veya Boğaz gibi bu tür mekanlardan çıkan sürücülerin kullandığı araçlar büyük tehlike arz ederler.
Güzergah seçiminde en pratik uyguladığımız yaklaşımı, iki nokta arasındaki en kısa yolu seçmek olarak özetleyebiliriz. Birçok motorcu için esas amaç sadece varmak değil, yolun kendisi olduğu için ve trafik sıkışıklıkları motor sürücüsü için bir tehdit olmadığı için, herhangi bir motorcunun normal şartlarda daha “hızlı” gitmek için TEM’e çıkması kadar lüzumsuz ve tehlikeli sonuçları olan bir başka yaklaşım düşünülemez!
KIYAFET
Eski motorcular arasında ilk başlayanlar için kullanılan bir söz vardır, “önce kıyafetlerini alacaksın, sonra kalan paranla uygun bir motor alırsın” diye…
Beylik olacak ama mutlaka KASK!
Şapkalar ister geniş kenarlı, isterse bere olsun mutlaka uçar…
Açık kasklarda mutlaka gözlük veya siperlik. Kapalı kasklarda da siperlik açık gidiliyorsa, 50km üstü süratlerde göze kaçan çöp, sinek veya arı ciddi kornea hasarına yol açar!
Kaskın tipi ne olursa olsun mutlaka çene altından bağlanmalıdır.
Koyu renk kıyafetler yerine, açık renk ve yansıtıcıları olan mont ve kıyafetler kullanılmalı. Dirsek, sırt ve omuzluk korumaları kazalarda yaralanmalarının büyük oranda önüne geçer
Yazın bile kullanılıyorsa eldiven…
Uzun saçları düzgün toplamak lazım, ciddi kırık yapar.
Dört mevsim motora binenler için en pratik uygulamalardan birisi, hemen tüm motor kuryelerin kullandığı örtülerdir. Orijinal ve pahalı olanlar olduğu gibi, ucuz muadilleri de piyasada mevcuttur. Yağmurdan ve soğuktan koruma konusunda oldukça başarılıdırlar.
ARKAYA OTURANLAR
Arka tarafa oturanlara da motorda önemli görevler düşmektedir. Motor üzerinde ani hareketler yapmamak, kollar ve bacakları yanlara açmamak, kafayı ani olarak sağa-sola döndürmemek, motor yattığında da motor üzerinde düz durmak, gerilmemek ve rahat olmak ve sürücüye güvenmek çok önemlidir.
Eğer sürücünüze güvenmiyorsanız, o motora binmeyiniz!
Arka tarafta veya ön aralıkta, motor genişliğinden büyük bir eşya taşınıyorsa, eski alışkanlıklardan kurtulup açıklıkları buna göre değerlendirmek, motorun dar yerlerden geçerken takılabileceğini unutmamak lazımdır.
DURUŞ
Kazadan korkmak, kazadan korumaz!
Motosiklet üzerinde gergin olmak, belki refleksleri güçlendirir ama hakimiyeti arttırmaz. Kaslarınızı gevşetin, rahatlayın ve duruşunuzu düzeltin. Motora çok daha fazla hakim olduğunuzu hissedeceksiniz.
Motorun üzerinde dengeli oturun. Ağırlık merkezinizi öne, arkaya veya yanlara kayıp kaymadığını anlamanın en iyi yolu omuzları kontrol etmekten geçer.
Motor, nereye bakarsanız oraya gider. Yolun ortasında duran bir kola şişesine çarpmamak için yapılacak en iyi şey “ona bakmamaktır”!
YEDEKLER
Eski model birkaç Vespa dışında motosikletlerin hemen hiçbirinde stepne bulunmaz. Arabalardan farklı olarak patlamış ön veya arka lastik üzerinde giderek en yakın bir yerde tamir ettirmek mümkün değildir. İnik tekerlek ciddi denge bozukluklarına sebep olur. Lastik şişirmek veya patlamış lastiği en yakın tamirciye kadar idare etmek için sibop üzerinden uygulanan bazı spreyler kullanılabilir, geçici ama etkili çözümlerdir.
MOTOR SÜRÜCÜSÜNÜN EVRİMİ
Eskilerin deyişiyle iki tip motor sürücüsü vardır: Kaza yapmış olanlar veya yapacak olanlar!
Bizim tespitlerimize göre şehir içi ulaşımını motor ile yapan sürücü 3 aşamadan geçer. Çıraklık tabir edilen ilk aşamada sürücü, dış faktörlerden tamamen bağımsız olarak motorunu kullanmaya, onun üstünde durmaya ve hakim olmaya odaklanmıştır. Bu dönem genellikle basit bir kaza ile sonuçlanır. Yokuşta yanlış şekilde parkeden motoru, ayaktan indirirken yatırmak buna en iyi örnektir.
İkinci dönem “kalfalık” tabir edilebilecek dönemdir. Bu süreçte sürücü artık motor kullanmanın zevkini almıştır ve kendine güven duymaya başlamıştır. İlk kazasını yaşadığı için o korku da kaybolmuş olduğu için potansiyel tehlike artmıştır. Bu dönem de genellikle yol ve/veya trafik şartlarından kaynaklanan bir kaza ile son bulur. Motoruna hakim olduğunu düşünen “az usta” sürücü kazaları bu gruba girer. Dikkat kısa bir süreliğine kaybolmuştur, dış faktörün etkisiyle sürücü kaza yapar. Zamanla motora ve dış ortama (diğer sürücüler, trafik, yol durumu ve hava şartlarına) hakim olmakla kolaylıkla bertaraf edilebilecek tipte kazalar bu gruptadır ve sağlık açısından da en tehlikeli grubu oluşturur. Ancak suç genellikle de karşı tarafa ait olduğu düşünüldüğü için kazadan yeteri kadar ders çıkartılmamış olabilir. Dolayısıyla bu dönemin sona erip “ustalık” aşamasına geçmek için bazen birden fazla kazanın gerçekleşmesi gerekebilir.
Bu tip bir kaza yaşadıktan sonra hala motor kullanmaya devam edilirse III. aşama olan, ustalık dönemine geçilir. Bu dönemde artık motor sürücüsü kendi motoruna tamamen hakim; değişen trafik, yol ve hava şartlarına kolaylıkla adapte olan; etraf sürücü ve araçlarla ilişki ve temasını tam olması gibi gerçekleştiren ve o seviyede kalmasını sağlayacak düzeyde tecrübeli, “tad alma” hariç diğer 4 duyusunu azami düzeyde kullanarak öngörüsünü arttırmış olan sürücü konumundadır. (Görme, işitme, koku alma, hissetme)
Ustayı pratik yaratır!
Bu aşamada riskler maksimum bertaraf edilir ancak hesaplanamayan, öngörülemeyen faktörlerin sürücünün dalgın bir anına tesadüf etmesiyle kazalar oluşabilir…
KAZALAR
Kazayı ve sonuçlarını HIZ belirler.
İleri düzeyde motor kullanan sürücüler, artık sadece kazadan nasıl uzak kalınacağını değil, ikincil veya üçüncül sebepleri de ortadan kaldırmak için neler yapılacağını hesaplayarak motor kullanırlar. Akan bir trafikte iki öndeki aracın lastiğinin patlaması, hemen yandaki kamyonun sizin tarafına devrilmesi veya yola çıkan bir kediden kaçarken karşı şeride geçen bir arabanın oluşturacağı kaza ortamından en kolay nasıl sıyrılacağını hesaplayarak motor kullanmak belki sağlıklı bir düşünce tarzı gibi durmayabilir ama çok hayat kurtarmıştır!
Şehir içi ulaşımda ve sıkışık trafikte, seyir sürati ortalaması 30-50km aralığında olması, scooter kazalarının en az hasarla atlatılmasını sağlayan başlıca unsurdur. Aynı şekilde etraf araçların da düşük hızlarla seyrediyor olması, scooter kazalarının genellikle ölümle sonuçlanmamasının esas sebebidir.
Bir kez kaza oluşmaya başladıysa ve artık kaçış yoksa en yapılmaması gereken şey motoru durdurmaya çalışmaktır.
Frene basar ve durmaya çalışırken, kazadan kurtulmak için çok değerli anlar kaybedilir, ön fren kilitlenmesi sebebiyle hakimiyet kaybedilir, durumdan kurtulmak daha da zorlaşır.
Bunun yerine motora hakim olun ve kazayı oluşturan ortamdan en az hasarla nasıl uzaklaşacağınızı düşünün. Kazanın oluşmaya başladığını fark ettiğiniz anda korna ile karşı tarafı uyarmak frene basmaktan çok daha yararlıdır!
DİĞER ARAÇ SÜRÜCÜLERİNE ÖĞÜTLER
Birçok araç sürücüsü, motor kullananların hiçbir trafik kuralına uymadığını, aracın sağından solundan vızır-vızır geçtiğini ve en son ana kadar onları fark etmediklerinden yakınırlar. Bu yakınmalarında çok haklı olduklarını teslim ediyoruz! Bir küçük ekleme, diğer araç sürücülerine, motor sürücülerini kollamak adına tek bir tavsiye de bulunuyoruz: “LÜTFEN ANİ KARAR VERİP UYGULAMAYINIZ”
Eğer aynaları kullanarak etrafınızdaki motorlar ile göz teması sağlıyorsanız, çevreyolunda en sağ şeritteyken sağınızdan her an bir motor geçeceğinin farkındaysanız, motorları fark edince geçmeleri için gereken aralığı sağlıyorsanız, zamanında fark etmediğiniz motorcunun kornasıyla irkilip küfretmiyor, tersine selam veriyorsanız zaten siz motorcuların en takdir ettiği araç sürücüsü grubundasınız demektir!
Herkese kazasız ve salim seyirler…
Dr Savaş Çömlek, Dr Melih Ömür, Gürkan Bıyıklı, Abdullah Akış, Doğan Akçura, Erol Şar ve Ali Özer'in katkılarıyla
Alıntıdır ->> https://www.facebook.com/notes/mehmet-erem/şehir-trafiğinde-motosiklet-kullanimi/10151130105342762